Telkarinin Anavatanı: Mardin

Mardin tam bir kültür mozaiği ve genellikle bu bölgedeki diğer şehirlere...

Mardin tam bir kültür mozaiği ve genellikle bu bölgedeki diğer şehirlere kıyasla barış atmosferi biraz daha fazla hakim. Mardin’de belki de ilk karşılaşacağınız şey; daha arabanızdan indiğinizde çocukların etrafınızı sarması ve para istemesi olabilir. Belki yanınızda şeker, çikolata veya oyuncak olursa para yerine vermek için daha iyi bir seçenek olur. Şehrin en çok ilgi çeken dar ve merdivenli sokakları… Mardin bir dağın eteğine kurulu olduğu için sokaklar merdivenli ve araç giremiyor. Belediye çöpleri toplamak amacıyla temizlik işçilerinin yanında eşekleri de görevlendirerek bir çözüm aramış.

Mardin'e karşıdan baktığımızda birçok kültürün bir arada olduğunu, Artuklu, Akkoyunlu, Osmanlı ve Süryani manastır ve kiliselerinin yan yana inşa edilmiş olduğunu görebiliyorsunuz. Taş yapılar üzerlerine ışık vurduğunda altın sarısı renginde parlayarak güzel bir panorama oluşturuyor. Unesco Dünya Mirası listesine girebilmek için yapılan çalışmalarla şu ana kadar tespit edilen 655 betonarme binadan 150 den fazlası yıkılmış, çalışmalar halen devam ediyor…

Burada yaşayan Süryaniler’in en meşhur el sanatı telkari işlemeciliği. Bu iş gümüşün eritilerek tel haline getirilmesi ve sonra da istenen şeklin verilmesi ile oluşuyor. M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan çok eski bir gelenek. Bu şekilde yapılmış yüzükler, kolyeler, küpelerin yanı sıra ufak ufak yapılmış uçak, koltuk, çaydanlık gibi çok farklı objeler de görmek mümkün. Bir gümüş meraklısı olarak kendime hemen bir yüzük ile iki kolye aldım.

Şahmaran Efsanesini Mutlaka Dinleyin
Çarşının içinde yürürken arabaların peşi sıra ata veya eşeğe binmiş başına puşi bağlamış birini görmeniz burada çok normal. Tabi bizim gibi dışarıdan gelmiş insanlar için ilginç bir görüntü. Ana caddenin alt kısmında merdivenlerle inilen Ayyar Çarşısı dikkatimizi çekiyor, merdivenlerden iniyoruz. Çarşı labirent gibi sağa veya sola kıvrılarak ilerliyor. Manavlar, kasaplar, konfeksiyonlar, bakırcılar şeklinde dizilmiş bir çok dükkan görüyoruz. Bakırcılar Çarşısı diğer adıyla Revaklı Çarşı en çok ilgimizi çeken yer. Buradaki zanaatkar ustalar hala el işçiliği ile bakırdan malzemeler üretiyorlar. En çok da Şahmaran diye adlandırılan başı kadın, vücudu yılan olan figür işlenmekte. Bakırcılar dedim ama aslında bu işi yapan bir kişi kalmış bakırcılar çarşısında oda Hasan Özcan. Şahmaran eskiden camların üzerine işlenerek evlenecek kızların çeyizlerine konurmuş ve her evde olması gerektiğine inanılırmış, onun olduğu evlerde bereket olurmuş. Bugün ise gelenek pek de sürdürülmüyor. Ama siz mutlaka Şahmaran efsanesini dinleyin.

İsa Peygamberin dili, Aramice
Çarşının içindeki turumuza devam ederken birden önümüze Ulu Cami’nin güzel minaresi çıkıverdi. Onun fotoğraflarını çekerken birde baktık caminin dibindeki küçük tarihi bir yapıda bir terzi dükkanı ve içeride eski usul çalışan yaşlı bir terzi. İzin isteyerek fotoğraflarını çektik. Biraz ileride 13. yy.’ dan kalma Emir Hamamı’nı ziyaret edip yine muhteşem taş işçiliğini inceledik. Hamamlarda hala erkek annelerinin evlilik çağına gelmiş kızları burada gelip gördüklerini öğrendik.

Mardin'in içinden Deyrulzafaran Manastırı’nı görmek üzere Nusaybin tarafına doğru gidiyoruz, yolumuz sadece 5 km. İçerisi gayet  bakımlı ve güzel. Bu manastır 639 yıl boyunca.

Dünya Süryanileri’nin Patriklik merkezi olmuş. Yapının bir kısmının tavan bölümü taşların harçsız olarak iç içe geçmesi tekniği ile inşa edilmiş ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış. Süryaniler bugün yeryüzünde İsa Peygamber’in konuştuğu Aramice'yi konuşan en son Hristiyan topluluğu. Manastırın içinde bizi gezdiren Süryani rehberimiz oldukça güleryüzlüydü, biz de izin alarak manastırda bir de ayine katıldık.

Taş Konaklarda Yemek ve Konaklama

Manastır dönüşü uğranacak en iyi yer Kasımiye medresesi. Bu yapı Artuklu mimarisini yansıtan güzel bir taş işliğine sahip. Üstü evyanlı alt katta kocaman bir havuzu olan medresenin etrafında bir dönem eğitim odası olarak kullanılmış minik odalar mevcut. Akşam yemeği için gittiğimiz yer herkesin övgüyle bahsettiği Cercis Konağı idi. Burada soğuk olarak içilen Mehir çorbası, Kitel Raha (Mardin içli köftesi) ve yaprak sarması yemenizi önerebilirim. Kalacak yer konusuna gelince güvenerek önerebileceğim ve bizim de konakladığımız Erdoba Evleri ve Artuklu Kervansarayı veya Büyük Mardin Otelinde kalabilirsiniz. Erdoba Evleri dört ayrı konaktan oluşuyor, her biri ayrı güzellikte olan bu konakları mutlaka görmelisiniz.

Azgezmiş